Gastroözefageal reflü (GÖR), mide içeriğinin yemek borusuna istemsiz kaçışıdır. Bebeklerde çoğunlukla masum fizyolojik bir olaydır. Eğer mide içeriğinin geri kaçışı sıkıntılı şikayetlere ve istenmeyen durumlara neden oluyorsa bu durumu gastroözefageal reflü hastalığı (GÖRH) olarak ifade ederiz. Yaşamın ilk ayında %80 oranında görülen GÖR, bebeğin 1 yaşına gelmesiyle %10’ların altına düşer.
GÖRH’nın yarattığı sıkıntılı ve istenmeyen durumlar arasında kilo kaybı, yetersiz kilo alımı, beslenme sırasında ve sonrasında ağlama, kusma, sinirlilik, kansızlık, karın ağrısı, dişlerde çürüme, Sandifer sendromu, uyku bozukluğu ve sık gece uyanmaları sayılabilir.
Kalitesiz bir uyku sindirim sistemi belirtilerini alevlendirebileceği gibi; tersine, birçok sindirim sistemi hastalığı da uyku-uyanıklık döngüsünü etkileyerek bireyin uyku kalitesini bozabilir.
Beyin ve sindirim sistemi arasındaki bağlantı, düzenli çalışan bir sindirim sistemi ve bağırsaklardaki bağışıklık sisteminin korunması için şarttır. Bağırsaktaki hücrelerin aktivitesini ve işlevini düzenleyen bir takım sinirsel ve hormonal yolaklar vardır. Beyin ve sindirim sistemi arasındaki bu ilişki, biyolojik ritim ve uyku düzenleme yollarını da etkileyen karşılıklı geri bildirime dayanan döngüler içerir. Uyku esnasında sindirim sisteminde değişiklikler meydana gelir. Uykudayken yutkunma, tükürük miktarı ve yemek borusundaki hareketliliğin azalması, reflü materyalinin yemek borusunda daha uzun süre kalmasına ve yemek borusunun asitle temas süresinin artmasına neden olur. Sonuç olarak asit temizleme süresinin uzaması ve yemek borusundaki koruyucu mekanizmaların kaybı ile yüzeysel olarak dokuda hasar (özefajit) riski artar.
Normalde sağlıklı bireylerde gün içinde özellikle de beslenme sonrası dönemde fizyolojik reflüler görülür ancak gece reflüsü görülmez. Reflü hastalarının çoğunda ise gece reflüsü belirgindir. Yemek borusu ile midenin birleşim noktasında kas yapısından oluşan bir kapak sistemi vardır. Bu kapak istirahatte iken kapalıdır, gıdanın yutulması sonrası açılır gıdaların mideye geçişine izin verir ve sonra tekrar kapanır. Bu kapağın beslenme sonrası dönemlerde ve uykunun REM fazında kısa süreli fizyolojik geçici gevşemeleri olabilmektedir. Ancak yemek sonrası dönemler dışında günün diğer vakitlerinde ve uykunun REM fazı dışındaki diğer bölümlerinde gevşemesi uygunsuz bir durumdur ve patolojik reflüden sorumludur.
Tüm sindirim sistemimizde göç eden motor kompleks dediğimiz döngüler halinde çalışan elektriksel dalgalanma aktiviteleri vardır; bu yapı bağırsaklarımızda özerk çalışan sinir sistemi ağı ile kontrol edilir. Bu elektriksel aktivitenin uyku sırasında çok azaldığı neredeyse hiç olmadığı, dolayısıyla ince bağırsaklardaki hareketliliğin ve kalın bağırsaklardaki kasılmaların belirgin azaldığı tespit edilmiştir.
Uyku sırasında görülen fizyolojik değişiklikler nedeni ile gece reflüsü ile gündüz reflüsü birbirinden farklıdır. Uyku sırasında yutkunma sıklığında azalma, yemek borusunda yukarıdan aşağıya doğru kasılma-gevşeme dalgalarının azalmasına neden olur. Yerçekimi etkisinin ortadan kalkması ve mide boşalmasının da yavaşlaması reflü olayları ile sonuçlanır. Uyku sırasında yemek borusunun kendisini reflü materyalinden temizleme süreci kesintiye uğradığından reflü materyali ile yemek borusu iç yüzeyinin temas süresi uzar. Gece reflüsü olanlarda yemek borusunda hasar gelişmesi (eroziv özefajit) ve uyku bozuklukları riski artmıştır. Reflü doğrudan havayolu inflamasyonu veya vagus siniri aracılığıyla bronşlarda kasılmaya ve havayolu duyarlılığında artışa neden olabilir. Sonuçta reflüsü olan çocuklar tekrarlayan üst ve/veya alt solunum yolu problemleri ile karşı karşıya kalabilirler. Bu durum uyku kalitesinin de düşmesine zemin hazırlar. Uygun reflü tedavisi ile reflünün kontrol altına alınması hem havayolunu rahatlatacak hem de uyku kalitesini arttıracaktır.